Dolaylı rekabet nedir ?

Simge

New member
Dolaylı Rekabet Nedir? Bir Hikâye ile Anlamak

Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere, günlük hayatta sıkça karşılaştığımız ama çoğu zaman farkında bile olmadığımız bir konuyu anlatacağım: Dolaylı Rekabet. Bunu bir hikâye ile ele alacağım çünkü bazen kuramsal anlatımlar, gerçek yaşamın ne kadar farklı ve karmaşık olduğunu anlatmaya yetmiyor. Ama hikayede karakterlerin etkileşimleri, bizlere bu kavramı derinlemesine anlamamız için bir fırsat sunacak. Hazır olun, başlıyoruz!

---

Bir Şirket, Bir İkili: Melis ve Can

Bir zamanlar büyük bir teknoloji şirketinde, Melis ve Can adında iki çalışkan genç vardı. Her ikisi de kariyerlerinde başarılı olmayı arzuluyor, kendi alanlarında birer lider olmak istiyordu. Ancak Melis ve Can’ın yolları, her zaman paralel gidiyordu; biri bir hedefe ulaşırken, diğeri de hızla o hedefe yaklaşmak için aynı çabayı gösteriyordu. Ancak bir fark vardı: Melis ve Can'ın rekabetleri, asla doğrudan değildi. Yani, birinin diğerine karşı açıkça bir düşmanlığı yoktu. Bunun yerine, bir şey vardı... Dolaylı Rekabet.

Melis, her zaman çok empatik ve ilişkisel bir yaklaşım benimsemişti. Takım arkadaşlarıyla güçlü bağlar kuruyor, her zaman herkesin sesini duyurmasını sağlıyordu. İnsanları anlama ve onların duygusal ihtiyaçlarını karşılama konusunda çok başarılıydı. Melis'in bu yaklaşımı, takımın içindeki güven ortamını artırıyor, herkesin daha rahat çalışmasını sağlıyordu. Ama bunun bir sonucu vardı: Melis, bazen dikkatini ve enerjisini takımın diğer üyelerinin ihtiyaçlarına o kadar fazla veriyordu ki, kişisel hedeflerine ne kadar odaklandığını sorgulamaya başlıyordu.

Öte yandan, Can tamamen farklı bir yaklaşım sergiliyordu. O, çözüm odaklıydı ve her şeyi stratejik bir şekilde planlıyordu. Can’ın gözünde her şey bir hesap işiydi: Bir adım attığında, bu adımın ona ne kazandıracağını ve ne kaybettireceğini düşünüyordu. Can’ın bu yaklaşımı, onu kısa sürede üst yöneticilerle yakınlaştırmış ve önemli projelerde lider pozisyonlarına taşımıştı. Ama diğer çalışanlar, Can’ın soğuk ve mesafeli tutumundan rahatsız oluyorlardı. Onlar, Melis’in duyarlı ve empatik yaklaşımını tercih ediyorlardı.

Rekabetin Başlangıcı: Bir Yatırım Projesi

Bir gün şirket, büyük bir yatırım projesi başlatma kararı aldı. Bu proje, şirketin geleceğini şekillendirecek kadar önemliydi ve Melis ile Can, bu projede yer alacaklardı. Yatırım kararları, Can’ın çözüm odaklı yaklaşımını gerektiriyordu. Can, her detayı hesaplamış ve doğru stratejilerle adımlar atarak projeyi nasıl başarıya taşıyacağını hemen belirlemişti. Melis ise, projeye başlarken ekibinin motivasyonunu artırmayı, onların güçlü yönlerini keşfetmeyi ve birlikte çalışmanın değerini vurgulamayı hedefliyordu. Her iki yaklaşım da projeye katkı sağlasa da, bir gerilim doğmuştu. Çünkü her ikisi de bir şekilde birbirlerinin alanını sınırlandırıyordu.

Melis, Can’ın amacına ulaşmak için sadece stratejiye dayalı bir yol izlediğini, insanların ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini düşünüyordu. Can ise, Melis’in fazla duyarlı ve empatik yaklaşımının projeyi gereksiz yere yavaşlattığını, hedeflere ulaşmayı zorlaştırdığını hissediyordu.

Ama işin ilginç kısmı şu ki: Ne Melis doğrudan Can’la rekabet etmeye çalışıyordu, ne de Can Melis’i açıkça geçmek için bir adım atıyordu. Her ikisi de kendi yöntemini en doğru yol olarak görüyordu ve bu da dolaylı bir rekabetin ortaya çıkmasına yol açıyordu.

Dolaylı Rekabetin Gücü: Farkında Olmadığınız Bir Çekişme

Bir süre sonra işler bir hayli karmaşıklaşmaya başladı. Melis, ekibini motive etmek için bir toplantı düzenledi. Ama o toplantıya Can da katıldı. Can, her şeyin stratejik bir çözümle yapılması gerektiğini savunuyor, Melis ise takımın moralini ve uyumunu önemseyerek herkesin fikrini almak gerektiğini anlatıyordu. Bir noktada Melis’in bakış açısı ve Can’ın yaklaşımı birbirine zıtlaşmaya başladı. Ama buna rağmen, ne Melis ne de Can birbirlerine doğrudan bir engel koyuyordu.

Melis, ekibin duygusal ihtiyaçlarına daha fazla odaklandıkça, Can’ın projeye verdiği stratejik yön kayboluyordu. Can, Melis’in yaklaşımının projeye zarar verdiğini düşündüğü için başka yollar aramaya başlamıştı. Ancak bu yollar, doğrudan Melis’le rekabet etmek yerine, projeyi ilerletme stratejileri geliştirmek şeklinde kendini gösteriyordu. Can, aslında Melis’in yöntemini etkisiz hale getirmek için, dolaylı olarak başka bir yol izlemişti. Bu, tam anlamıyla bir dolaylı rekabet idi.

Sonuç: Kim Kazandı? Kim Kaybetti?

Proje sona erdiğinde, her şey karmaşık bir hal almıştı. Melis, ekibini başarıyla motive etmiş ve içsel uyumu sağlamıştı. Ancak, Can’ın stratejik yaklaşımı sayesinde proje beklenenin çok üzerinde bir hızla tamamlanmıştı. Sonuçta, şirket için büyük bir başarıydı ama ikisinin de farklı yaklaşımlarının birleştiği bir nokta vardı.

Şirket yöneticileri, bu başarıyı kutlamak için bir ödül töreni düzenledi. Her iki çalışanın da başarıları, farklı bir şekilde takdir edilmişti. Ancak Melis ve Can, ödüllerini alırken birbirlerine bakıp gülümsediler. Aralarındaki dolaylı rekabet, aslında ikisinin de birbirlerinin yöntemlerine duyduğu gizli saygıyı ortaya çıkarmıştı. Melis, Can’ın stratejik bakış açısını takdir ederken, Can da Melis’in ekip odaklı yaklaşımını daha çok anlamaya başlamıştı.

Dolaylı Rekabetin Öğrettiği: Farklılıkların Gücü

Sonunda, hem erkeklerin çözüm odaklı ve stratejik yaklaşımının hem de kadınların empatik ve ilişkisel bakış açısının birleşimi, aslında her iki taraf için de büyük bir ders oldu. Dolaylı rekabet, doğrudan bir çekişmeden daha derin ve daha etkili olabilir. İnsanların farklı bakış açılarıyla birbirlerini etkilemesi, bazen rekabetten daha fazlasını ortaya çıkarabilir: Karşılıklı saygı ve anlayış.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Dolaylı rekabetin farkında olmadan işlerimizi nasıl etkilediğini hiç gözlemlediniz mi? Hadi, hep birlikte tartışalım!